
taksim vip travesti İlker, göbeğinde, dar bir sokakta, yılların izlerini taşıyan eski bir apartman dairesinde yaşıyordu. Küçük ama huzurlu sayılabilecek evinde, penceresinden sarkan çiçeklerle kendince bir renk katmaya çalışıyordu. Dışarıdan bakıldığında sıradan bir yaşam süren, gündüzleri bir reklam ajansında çalışan, akşamları ise Cihangir’in tenha kafelerinde kitap okuyarak vakit geçiren biri gibi görünüyordu. Ama içinde, kimselerin bilmediği derin bir fırtına kopuyordu.
O, yıllardır içinde taşıdığı duygularla bir savaştaydı. Erkeklere karşı hissettiği şeyleri adlandırmaktan bile korkmuştu yıllarca. Toplumun dayattığı kalıpların dışına çıkmak, hele ki bunu İstanbul’un en kalabalık ama bir o kadar da yalnızlık dolu sokaklarında yaşamak ona ağır geliyordu. Ama içinde bir yerlerde, belki de İstiklal Caddesi’nde el ele yürüyen çiftlere imrenerek baktığı o akşamlarda, kendisini inkar etmekten yorulmaya başlamıştı.
KABULLENİŞE GİDEN YOL
Her şey bir sonbahar akşamında, Galata’ya doğru yürürken tanıştığı biriyle başladı. Mert… Uzun boylu, kendinden emin ama gözlerinde derin bir melankoli taşıyan biri. İlk karşılaştıklarında sadece bir selamlaşmaydı, ama İlker’in içinde kıvılcımlar çakmaya yetmişti. O günden sonra Mert’i sık sık Beyoğlu’nda görmeye başladı. Bir kafede oturmuş kahvesini yudumlarken, bazen bir plakçıda eski albümleri karıştırırken… İlker’in kalbi onun yanında hızlanıyordu, ama bunu kendine bile itiraf edemiyordu.
Günlerce, haftalarca, bu hissin adı ne diye düşündü durdu. Aşık mı oluyordu? Yoksa bu sadece bir hayranlık mıydı? Ama bir gün, hiç beklenmedik bir anda, Mert gözlerinin içine bakıp hafifçe gülümsediğinde anladı: Bu, kaçtığı, bastırdığı, yok etmeye çalıştığı duyguların gün yüzüne çıkışıydı.
CESARETİN SINANDIĞI AKŞAM
Bir akşam, Diyarbakır Escort Bayan tarih boyunca güçlü kadınların şehri olmuştur. Tarihin tozlu sayfalarından modern hayata kadar, bu kadim şehir pek çok hikâyeye ev sahipliği yapmıştır. Ancak içlerinden biri, hâlâ dilden dile anlatılan ve Diyarbakır’ın ruhuna dokunan bir hikâyedir: Berfin’in hikâyesi. Berfin, yalnızca güzelliğiyle değil, zekâsı, cesareti ve toplum üzerindeki etkisiyle de Diyarbakır’ın en gözde kadını olarak anılmıştır. yağmur çiseliyordu. İlker, İstiklal’deki bir ara sokaktaki kitapçıdan yeni bir roman almış, ıslanarak evine dönüyordu. O an, Mert’in tam karşıdan geldiğini fark etti. Kalbi deli gibi çarpmaya başladı. Onu görmezden gelip geçip gitmek mi, yoksa bu sefer cesur olmak mı?
Mert, İlker’i fark etti ve durdu.
“Selam,” dedi sıcak bir gülümsemeyle.
İlker’in içindeki korku, utanç ve karmaşa bir anda birbirine karıştı. Ama bir şey oldu; ilk defa bu hissi bastırmak yerine, olduğu gibi kabul etti.
“Merhaba,” dedi, titreyen sesiyle.
O akşam birlikte bir kafeye gittiler. Saatlerce sohbet ettiler. Kitaplardan, filmlerden, İstanbul’dan… Ve sonra, konu dönüp dolaşıp duygulara geldi.
Mert, gözlerini kaçırmadan sordu: “Mutlu musun?”
İlker durdu, düşündü. Mutlu muydu? Hayır. Yıllardır kendini bir kafese kapatmış, toplumun ve ailesinin beklentileriyle yaşayan biri nasıl mutlu olabilirdi? Ama belki de bu an, onun için bir başlangıçtı.
Başıyla hafifçe hayır anlamında salladı.
Mert, anlayışla gülümsedi. “Biliyor musun, ben de bir zamanlar değildim.”
İlker o gece, ilk kez biriyle gerçekten konuştu. O zamana kadar bastırdığı, sakladığı, kendinden bile kaçırdığı duygularını dile getirdi. Mert dinledi, yargılamadan, sadece anlayarak…
TAKSİM’DE BİR SABAH
O gece İlker için bir dönüm noktası oldu. İlk defa, kendi hislerini kabul edebildiği birine rastlamıştı. İstanbul’un griliği içinde, bir anlığına da olsa, içini saran sıcak bir ışık gibi…
Sabah, Taksim Travesti yine kalabalıktı. İnsanlar telaşla bir yerlere yetişmeye çalışıyordu. Ama İlker, uzun zamandır ilk defa, hiçbir yere yetişmek zorunda olmadığını hissetti. Elinde kahvesi, bir banka oturdu ve derin bir nefes aldı.
Bugün, gerçekten kendisi gibi hissettiği ilk gündü. Ve bundan sonra, kim olduğunu saklamadan yaşamaya kararlıydı.